Balaban Köyü yada Balaban Gölü :)

Sağ gözüm seğiriyor sabahtan beri haydi hayırlısı…

Efendime söyliyim biz ailecek gezelim görelimciyiz ama anlatım sıfırdır : (

Şöyle ballandıra ballandıra anlatanlara nasıl hayranım varya hani dudaklarını öne doğru azıcık büzüp el kol böyle endam assolist “çok acıkmıştık yol üzerinde gözümüze bir restoran çarptı geelll geeell diyordu hemen girdik içeri kocacımla cam kenarına oturttular bizi bir hürmet bir hürmet tertemiz nasıl görsen  varya garsonlar pervane ah bir servis geldi şöyle kocaman tabakta peçeteler yirmisekizgen katlı yanında böyle marul böyle domates falan yemeğe kıyamadık sorma sorma  –sorucam ne yediniz  –tost ...! –hönk”

Neyse efendim hafta sonu malumunuz çok güzeldi Pazar cumartesiye göre biraz daha serin olsa da içe kaçmış deve tüyü rahat bırakmıyor biri hadi deyince ahırdan kaçan buzak gibi zıplaya zıplaya tamam deniyor.
<!-more->

Dayımın geçen bahardan içinde kalan Karaburun tutkusu depreşmiş sezonu açıyoruz pikniğe dedi. Defalarca Karaburun a niyetlenip yolda istikamet değiştiren bizler tahmininiz üzerine yine başka bir yerde zorunlu durakladık, çünkü yolu tutturamadık. Aslında bizim evden çıkınca hiç biyere sapma 45km dümdüz git Karaburun ama biz trafikten kaçtık başka yoldan gittik yeni yol yapılıyormuş sapak kapanmış devam yahu teknolojinin dibine vurmuş durumdayız navigasyonlar telefonlar kimsenin aklına bile gelmiyor :) tek güzel yanı yolumuzun üstündeki rüzgar gülleriydi :)

Giderken giderken bir göbekten döndük hop durun orası değil düz devam falan derken gittik, neyse zaten açıktık saat oldu üç oturalım bir yerlerde kıyıldı mideler. Balaban Köyü diye bir yer ne güzel girişte piknik alanı gibi bir yer yapmışlar. Böyle parkı falan var tabi biz beğenmedik. Normal değiliz ki… Gölün kenarına inelim, indik tabi çamur kuru yerlere millet yayılmış haydi tekrar yukarı gölün arkasına giden yoldan devam, geldik gölün kenarına soldan devam sağa bakan yok, devam git git git yol bitti geri döndük kurbağa sesleri çok güzel nasıl özlemişim mutlu oldum ve şimdiki solumu çok güzel gerçekten çok güzel bir göl rengarenk kayıklar demirden bir iskele söğüt ağaçları hafif rampa geri döndüğümüz yolun üzerindeki barakalar görünüyor mutlu son. Hadi karnımızı doyuralım :) :)

Dedim ya anlatım sıfır diye görsellerden medet umuyordum meğer benim gözümün gördüklerini makinenin kadrajı görmemiş canlı canlısı çok güzel ama ;) yol tarifi yapmayayım maazallah sinir sisteminiz çökmesin, teeeee orda işte gidin görün…

Çok güzel bir gün geçirdik eziyete değen bir manzara ve huzur herkes mutlu. Balaban Köyü/ Arnavutköy/ Sultangazi sanırım yanılmıyorsam yani Durusu civarında Terkosa ve Karaburuna yakın, araştırınca adını hiç duymadığım bu yerin 336A Bayrampaşa metro balaban köyü otobüs hattının olduğunu öğrendim burnumuzun dibinden geçen. Ayrıca bu gölde Günbatmadan, kano faaliyetleri düzenliyormuş.

93. harbinden sonra, önce Bulgaristandan, Arnavutluk ve Romanyadan gelenler kurmuşlar. Terkos gölüne yarımada şaklinde uzanan bir köymüş.200 yıldan fazla bir geçmişi vardır. Kuruluş öyküsü şöyle Solaka diye anılan maddi durumu iyi olan ve avcılığa meraklı bir muhacir bulgaristan şumnudan atla bir haftada istanbula gelerek son padişah vahdettin'in karşısına dikilir. Bir kuzu derisi dolu altını padişaha vererek buraları istediğini söylüyor. Son padişah, Kumburgazı vermek istiyor fakat solaka "ben balkan çocuğuyum oralarda yaşayamam ille de burası olsun" diyor ve balaban köyüne yerleşiyor. Eskiden Balaban köyü gölünün  denizle bağlantısı varmış Cenevizli korsanlar burayı kıyı olarak kullanıyorlarmış. Hayvancılık, çiftçilikle ve mangal kömüründen geçimlerini sağlarlarmış soyadı kanunu çıkınca köyü kurduğu için Ömer ağanın çocuklarına ve köyün adına Balaban verilmiş…