28 Ekim 2011 Cuma

sıkıntııı

sıkıntının ardı arkası kesilmeyen günlerdeyiz, bütün duygularım tavan yaptı...
haftalardır beynimin içindeki sivrisinekleri dağıtmak için boş zaman geçirmeme çabama inat
miskin miskin yatmak istiyorum...

27 Ekim 2011 Perşembe

yunus...


ercişli yunus, patnoslu yunus, annesi müyesserin meleği yunus, babasının on evladının biri yusufun oğlu yunus, sibelin kardesi yunus, onüç yaşında yunus, polis olmak isteyen yunus, futbol aşığı yunus, başka fotoğrafı olmayan yunus, içimi paramparça eden yunus...
ablası kızdığı için mahalledeki internet kafe yerine çarşıya kaçan yunus, kavga ettiği arkadaşını git burdan feryadıyla kovan farkında olmadan ona yardım eden yunus, onada yardım etmek isteyen bir bedenin altında kalan yunus, o bedenin her geçen dakika soğukluğunu hisseden yunus, milyonlarca saniye burnunun dibinde ölü bir adamın elini gören yunus, onlarca insanın yardım ettiği kurtarılsın diye duasını eksik etmediği yunus,
kaybettiğimiz onlarca candan biri yunus...
o bir melek günahsız bir melek tek tesellim o artık bu hayattan daha güvenli bir yerde...
bakmaya dayanamadığım gözlerine her takıldığımda beni içine çeken bir boşluk, ibretim yunus, ufacık bedeniyle iri gözleriyle son ana kadar mücadele eden ne denirse yapan seni kurtarıcaz sözüne inanan ve inandığı için pişman olmayan yunus, ...
o sabredilmesi zor saatlerde ne hissettiğini en çok merak ettiğim insan yunus, endişesi eve geç kalması, korkusu onu bırakıp gitmeleri, umudu kurtarılması, sevinci hala nefes alıyor olması peki ya hayalleri...
her şey Rabbimin istediği gibi olur yaratmakta geri almakta onun tekelinde
kader bize çizilen yol mudur yoksa bu yolda bizim çizdiklerimiz midir
bize çizilen yolsa eğer ben yunustan dersimi aldım unuttuklarımı hatırladım yaşamla ölüm arasındaki ince çizgiyi anımsadım hayallerimi düşündüm kayıplarımı tekrarladım sürekli söylenip anlamını yitirmeye başlayan sözcükleri yeniledim saçma sapan şikayetlerimi unuttum nefes almaya utandım gözyaşımı gerekli yere döktüğüme inandım yardımlaşmanın çığ gibi büyümenin kardeş olmanın bize yakıştığını gördüm iyilikten maraz doğmayacağını hissettim... vicdanı olan herkes gibi van beni de salladı, yunus enkazının altından üzüntü artçılarıyla kurtulduk şimdilik...
kader bu yolda bizim çizdiklerimizse eğer kendinden başkasını aldırmadan kendi çıkarları uğruna hiç kimseyi düşünmeden ceplerini doldurmak için hareket eden bedellerini başkalarına ağar ödeten insan görünümlü neydüğü belirsiz  varlıklar(ın topunun......................)a havuç göndermek istiyorum bol bol yesinler gözlerine iyi gelir gerçekleri görürler!!!

25/10/2011
Çiğdem K.
nemi oldu
  yarım kaldı ama bu sefer yazı değil hayatlar!

22 Ekim 2011 Cumartesi

dayanamıyorum artık...!

evir çevir yukarıdan aşağı oku pankart yap yırt çöpe at defalarca söyle köküne in ...
duyguların doruğa ulaştığı anda çoğunlukla olumsuz az da olsa olumlu durumlarda anlık dile gelim cümlesidir.
dayanamıyorum artık...
dayanma eylemi bütün ağırlığın kollara verilerek bir yere yaslanma anlamına gelen vücut duruşudur.
bu fiile getirilen olumsuz ek ile katlanamamak sabredememek kelimeleriyle eş tutulan bir eylem haline getirilmiştir.
dayanamıyorum...
genellemeye vurduğumuzda azlıkla mutluluk duygusunun taşma noktasında sarılma öpme oynama gibi eylemlerin başına getirilir -dayanamıyorum kurtlarımı döküvereyim. -dayanamıyorum vallahi öpeceğim.
çoğunlukla ise bedensel ağrıyı, kızgınlığı,siniri,şiddeti,üzüntüyü ifade ederken dökülüverir dilimizden.
en son duyduğumun anda cevaben bende dayanamıyorum artık demiştim.
sanırım bu anlık dile gelim cümlesini her önüme gelen durumlar için kullanmayacağım ağırlığının farkına vardım.
biri size başında özne olmadan bu cümleyi kurarsa sorun yok yani var da yoktur o masadan birlikte kalkarsınız rahat olun .
ama eğer bu cümlenin başına adınız konarak telaffuz edildiğini duyuyorsanız dayanılamayan durumun muhatabı sizsiniz ve devamın da karşınızdaki sizi öpüp boynunuza sarılmadı ise arkanıza bakmadan kaçın...
zira duyacaklarınız duymak istemediklerinizin kılıfıdır, kıvrıla kıvrıla son halini almıştır...
kaldı ki bunları duyacağıma ölsem daha iyi, öldürsem kanım akmaz ikileminin çıkmazı beyninizi kemirmeye başlayacak, kaçın...
başaramadıysanız yandınız.
sinirden büzüşen beyniniz rahatlatmak için harcayacağınız zamanın devamında vay arkadaş ben neymişim moduna girecek idrak süresince duyduklarınızı hazmetme eğiliminiz sizi yiyip bitirecek demektir.
karşınızdakini ne kadar samimi hissettiğinizden tutunda insani duygunuzdan kaynaklanan vicdan muhasebesine varan uçurumun kenarında düşüncelerin kabuslara dönüştüğü kendinizi bile idam suçlusu kabul edebileceğiniz kısa ama sancılı bir dönemdesiniz.

26/09/2011
Çiğdem K.
nemi oldu...
  yarım kaldı...

17 Ekim 2011 Pazartesi

arka kapak

Kitaplarım olsun istedim. Benim yazdığım, benim hissettiğim, benim hayallerim, benim hayatım, gidenlerim gelenlerim. Herkese benzesin istedim, benden bir şeyler sizde de var mı merak ettim.
Yolcu sayısı belirtilmemiş bir gezi otobüsü gibiyim, istediğim yerde mola verir, benimle gelmek isteyeni davet eder, gelmesini istediklerime ısrar ederim, sıkılanı devam etmek istemeyeni uygun durakta indirir yoluma koyulurum. Yoldaşlarım var benim… Nedensiz sonsuz bir çaba hiç kimse gitsin istemem. Hayat bu! Doğrularımızın uyuşmadığı, yanlışların tartışıldığı, karakterlerin çatıştığı elbette ki kaderle
17/03/2011
Çiğdem K.

Ne mi oldu…
   Yarım kaldı…


Her zaman savunduğum şey bir insan herhangi bir şeyi gerçekten istiyorsa Allahın izniyle yapar. Önsözü, konusu, sonsözü hali hazırda nazır olan yarım kalan bir hayal… 
Demek ki çok istememiş. 
Belki bir gün gerçekten çok isterim belli mi olur. ;)

13 Ekim 2011 Perşembe

Yoksul Sevdalar

alışığım yoksul sevdalara…
aç susuz anasız babasız yolsuz yoldaşsız gardaşsız yarsızdır yoksul sevdalar
hep bir yanın yarımdır onlarca kez doğursanda ümitlerini yeri dolmaz eksiklerinin
başlık parasıyla verilmiş küçücük bir ceylan hiç tanımadığı diyarda kaderini yaşarken kurabildiği bir avuç hayalle kederlenir zorla zorunlu sevmeye mahkum edildiği bir yabancının koynuna girerken
ne kadar mutlu olabir ki karşı koyma fikri hiç belirmemiştir, anacığı ona dikkat et kimseye güvenme başın aşağıda yürü yersin ökçeyi kafana diyeceği yaşta karnına düşen ceninleri doğurmakla meşguldür ceylan
öğretilenin dışındakini bilmediği için küçücük yaşka gelin mi olurmuş diye babasının karşısına gecen bir ağabeyi olmadığı için töre denilenle yaşadığı için yoksuldur
başka bir ceylansa bir yandan şanslı diğer yandan bahtsızdır köşe başında gördüğü ve bir daha suretini gözlerinden silemediği sevdalısına, amca oğluyla evlenmemek için kaçar. korkudan heyecendan yoksulluktan üç gece uyuyamaz sonra bir fısıltı babası yok öyle kızım annesi sütüm haram ağabeyi karşıma çıkmasın...
benim onlardan ne farkım var ki içli dünyamda ben de en az onlar kadar yoksulum sevdalarda
13/02/2007
 Çiğdem K.

Nemi oldu
     Yarım kaldı….

12 Ekim 2011 Çarşamba

Senin yerindeki sen

Bana şizofreni bulaştı...
Senden kalanla yetindim
Adı sen oldu
Sen yoktun, o sahip çıktı.
Sardı sarmaladı.
Öptü teselli etti.
Anlattı anlattım.
Ağlattı ağladım.
Kaderi seni yaşamaktı ve ne yazık ki bana bağışlandı.
Elleri seninkinin aynı, çenesi saçı kaşı hep aynı.
Sana kızardım ama onunla birde inatlaşıyorum.
Yokluğundaki seni çok seviyorum.
Keşke ilk gittiğinde keşfetseydim.
Uzun bir süre sonra fark ettim sen olmayan seni
Bak kaç sene geçti ben hala ihanet etmedim
Sadece bir kez denedim
Zaten tanıdıktı eskiydi
Bu kalp onu da sevmişti
Senden önceydi
Ondan sen kurtardın
Belki senden de o kurtarır dedim
Beceremedim
İkinizi aynı anda gördüm
İkinizden de nefret ettim
O zaten kalıcı değildi gitti
İyi de etti
Ona da nefretim vardı
Bedelini ağır atlattı
Senin yerindeki sen senin kadar şanslı değil  
Sana olan kinimi ona akıttım
Sana olan sinirimi ondan aldım
11/12/2007
Çiğdem K.

Nemi oldu
  Yarım kaldı…

11 Ekim 2011 Salı

önsöz



 Bir kitap yazsam içine seni koysam yoruğsam yorumlasam anlatsam okutsam
şizofren aşka mektubamı benzer acaba ... belki de okumadığım başka bir kitaba…

Denesem nasıl olur acaba J

-hooop hemşerim dur bakalım noluyoruz öyle kapı vurmadan müsa de istemeden giremezsin,
hele bi deyiver bakalım sen kimsin ?
-AŞK...
-(!) hönk

halbuki çoktan içeri girip en güzel köşeye sokuluvermiştir aşk,soruyu soran sorduğu sorunun çok farkındadır hiddetlenip sitem etsede kabullenmemek için kendini kasıyordur.

-heheeyt ben öyle aşk falan inanmam sevgi daha mukaddestir aşkta neymiş yok öyle duygu!
yada daha önce fena canı yanmıştır – ben ilk görüşte aşkı arıyorum! 
baksen, hakbuki mantığı teyakkuzdadır hemen sinyal verir ve kalbi engeller acı,acı,acı,acı piip piiip piiip acı

haklı aşk diye bişey yok aşk dediğin üç günlük eğlence,
şu üç günlük dünyada üç gün süren serüven,
beş yaşındaki çocuğa sorsan aşk nedir diye öpüşmek der mesela televizyonda gördüğü küçücük bir öpüşme sahnesi  ve ardından gelen tek cümle – aşkım ben çıkıyorum
tartışmayın hiç,insan kaç kez aşık olur diye işte size cevap sonsuz kez
çünkü aşk üç harften ibaret değildir
çünkü aşk iki kişiden de ibaret değildir
çünkü aşk güzelleşmektir
çünkü aşk bir kadeh rakıdır
çünkü aşk senin biçimlendirdiğin bi duygudur
çünkü aşk bir lokma sıcacık ekmektir
çünkü aşk tebessüm ederken kramp girmiş dudaklardır
çünkü aşk göz yaşıdır
çünkü aşk benimdir
çünkü aşk ben istediğim içindir
çünkü aşk misafirdir

elimden geldiği kadar ben olacağım tabi bendeki ben ne kadar müsade ederse
bu kitabın hiç bir amacı yoktur sadece saplantılı bir ayrılığın hatırlanan acılarından ibarettir
ve tek bir kişiye adfedilebilir şöyleki soğuk bir ülkenin güzel bir köşesinde sıcacık kucakta huzuru bulana...
e hadi başlayalım ozaman

Okuyacaklarınız ile ilgili herhangi bir şey kestiremediğimden ip ucu veremiyorum buyurun birlikte öğrenelim Menekşenin başına gelenleri....


15/03/2011
Çiğdem K.

nemi oldu
  yarım kaldı...



ne akla hizmetse işte....

Günlerden Salı, saat on beş yirmi yedi, 
küt diye yayından fırlamış hızından hava ile teması esnasında alevlenmiş bir ok
girdi iki kaşımın arasından tam orda bir ampul yandı
fikrim geldi hemen not al bir yerlere
ne hakkında kitap yazacağımı buldum çok şükür buldum
başta çok klişe evet ama tamamen ben yaşanmış yıllanmış hatta kapanmış sararmış solmuş geçmiş gitmiş 
ay bu iş nasıl yapılıyor önce kitabımın adını mı bulmalıyım
önce önsöz mü yazılır nerden başlamalıyım bu heyecanımı kaybetmemem lazım
elim ayağım titriyor nasılda daha önce düşünemedim…
Gidenlerin hepsi Q çıktı
Giden Erkekler
Küçüktüm büyüdüm fark yok
Ay bırakıp giden erkeklerin kitabının başlığı ne olacak şimdi
fena takıldım
Yok onu bulmadan yazamam ................
08/03/2011 Çiğdem K.

ne mi oldu 
      yarım kaldı...

yarım kalan yazılar

amaçsız yola çıkılmaz diyeceksiniz,bende sizdenim evet ama bir kez de ben denesem. yıllardır özenip duruyorum  blog okumayı seviyorum ve bende yazmak istiyorum. istiyorum da bir kılıf uyduramadım gitti. uzman olduğum bir alan yok ilgilendiğim bir konu yok hobim falan da yok bilgisayardan da anlamam zaten vaktimde yok. bu aralarda beynimin içindekileri dağıtmam lazım... arşiv karıştırdım yazmış bırakmışım bir sürü yarım paragraf ve işte çıkış noktam yarım kalan yazılar böyle başlayayım ben buralara bir alışayım yavaş yavaş şenleniriz...
11/10/11
Çiğdem K.