16 Aralık 2011 Cuma

bu sabah Tibet beni çağırıyordu...

kendi eksenimde dönüyorum ufukta dağların karlı zirvelerine takılmadan dairemi tamamlıyorum 
gözlerim gökyüzünü arıyor başımı kaldırdığımda işte beyaz ve mavinin dansı tertemiz.
dağlardan toplanıp yakılan otların kokusunu alan burnum çarşıda göz gezdirmem gerektiğini söylüyor sanki
bir kez daha anlıyorum ki beni renkler cezbediyor burası ağaçsız çiçeksiz bir yer ama rengarenk 
gülümseyen çekik gözlü insanlar saçları örgülü çocuklar
tam bir ibadet mabedi saat yönünde dönen insanlar,yamaçlara kurulmuş manastırlar,evlerin çatılarında düz ama renkli kumaş parçaları dualarını rüzgarla evrene yayıyorlar
insanlar çarşılar yapılar çok değişik ve çok renki....
Bu sabah ruhumu tam Tibetle özdeşleştiriyordum ki bir korna sesiyle irkildim. 
Keymıl naptın ya tamda hayalin dibindeydim...

tamam tamam Dalay Lama yı anıyorum hayallerle olmaz bu iş diyorum - gidin Tibeti görün. diyorum
başta kendime tabi ki... :(


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder