28 Kasım 2011 Pazartesi

öldürmeyen süründüren toplu taşıma hikayeleri

Yaklaşık yirmi gündür toplu taşımayla süren yollucuk hayatıma damga vuran birkaç olay/dialog;

Artık otobüslerde para geçmiyor, şoför yerinize akpil basmıyor, İstanbul kartınız olmak zorunda e benim gibi üşengeçler ve ara durakları kullananlar daha fazla minibüsleri tercih ediyor. Unutmadan artık otobüslerde de metrobüs ve tramvayda olduğu gibi ekran var ve gelinen durağın adını söylüyor.

Geçtiğim günlerde otobüsteki dede den sonra ne kadar enteresan olduğu tartışılacak birkaç durumum şöyle; sabahın kör saatlerinden birinde balık istifi yolculuğumuza dahil olan bir ağabeyimiz yüksek sesle konuşmaya başladı ( ki biz sabah seyahat eden tayfa bu duruma hiç alışık değilizdir)  –günaydın şoför bey abi merkezden geçermi? Bir kredi işim var bankaya gideceğim sonrada emlakçıyla buluşacağım. Ben çanakkaleden geldim bilmiyorum afedersiniz. (bir ara bozuk parası olmayan şoförümüz elli tl üzeri var nerde ineceksiniz unutmayalım dedi bizim Çanakkaleli abi devam etti) – abi ver ben şu köşe de bozdurup geliyim. gerek yok cevabına karşılıkta – al o zaman şu bir tl yi ver ablanın parasını geri ne olacak ki. Yok mok derken birileri en sonunda sabah uykumuzdan bizi uyandıran ağabeyi susturdular bir süre sonra gideceği yerden erken inen abinin ne ayak olduğu hala merak konusu…
<!-more->

Bir akşam trafikte çilekeşe dönen temiz yüzlü şoför ve biz yolcuları  spor salonunun önünden binen onbeş onaltı yaşındaki altı yedi genç!le kendimize geldik. Basket maçının çıkışında içlerindeki holiganları da getirmişlerdi. Ücretleri uzatalım diye hakkını isteyen şoföre böğüre böğüre biz zaten öğrenciyiz hahahhahh üç kişiyiz hahhahha maçta yenildik zaten hahahaahh bıla bıla bıla yaparlarken küt diye duran aracımızda küfür kıyamet bir ses -inin laaannn aşayaa.! Sinirlenen şoförümüz jet hızıyla gideceğimiz yere bizleri bel ağrılarımızla bıraktı.

Trafik çilesi malum herkesin kafası dolu bir abimiz benim arka beşlide oturduğumu fark etmemiş olacak ki (tüm dünya bel fıtığım olduğunu biliyor görse bu haltı etmezdi) ön tamponunu minibüse bindirmek koşuluyle yirmi dakikamıza kan doğradı a birde bana bel ağrısı hediye etikti bende ziyadesiyle teşekkürümü ettim.

Çağlayan minibüs hattının en genci ve en kibarı şoför kardeşime saygılarımı çakarak kendisinden bahsediyorum. Her ücreti uzatana teşekkür eder. Dikiz aynasından kaç kişi bindiğini görebiliyorum lütfen diğer yolcuları rahatsız etmeden ücretleri elden ele uzatır mısınız der. İnerken arkanızdan bir ses duyarsınız iyi günler hanfendi. Sanada bol kazançlar.

Eski kül yutmazlar dan biri varki ineceğimiz durağa gelince abla buyur geldik diye herkesi uyarıyor.

Neden bu kadar geç kaldınız diye sorduğum soruya arkadaşa sor diye beni vekiline yönlendiren şoför ve ışıklarda kaza vardı tıkandı yol bilmişliğiyle cevap veren vekil, hızını alamayıp; bu cümle çok mu zordu siz kuramadınız da beni bir üst makama yönlendirdiniz diyen ben ters açılı üçgenin içinde yapılan yolculuğumuz…

Aklımda kalanlar bunlar her gün bir enstantane, aslında alışığım böyle şeylere daha nelerini gördüm ama unutmuşum işte, bir an önce servis işini bitirip arabamı yollasa da yol maceralarıma yalnız devam etsem…  

   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder